21 Ocak 2010

Sherlock Baba






Kitaba olan düşkünlüğümün hastalığa dönüştüğü yıllara rastlar Sherlock Baba ile tanışmam.Bayazıd daki tarihi sahaflar çarşısında saman balyası gibi onarlı paketler halinde ipe sarılmış,paketlenmiş halde satılan kitapları alıp eve koşmam ve bir nefeste okuyup bitirmem bugün gibi aklımdadır.Nasıl ki eski kuşaklar Kemal Tahir'in polisiye romanlarını,şimdiki yeni nesil Harry Potter'ı takip ediyorsa,ondan sonra gelen yıllar boyunca bende Sherlock'u takip ettim durdum.Hayali dedektif 19.yüzyılda yaşayan bir roman kahramanı olduğu için sinemanın gelişimiyle beraber bol bol da filmi yapılmıştır.Sinemanın sessiz olduğu günlerden bu yana diyorum.Son olarak Guy Ritchie abimiz el atmış "Hemşerim" ayağından.İyiki de atmış.Çünkü filme kendi ruhunu katmış.Eski Sherlock filmlerinde öyle pek vurdu-kırdı göremezdiniz.Üstüne bol aksiyon sosunu da ekleyince baya bir aksiyon-macera-polisiye film olmuş.Downey Jr. oyunculuk olarak değil ama tip olarak pek uymamış.Sherlock'u en iyi deli gözlere sahip bir aktör canlandırabilir ki,bu o değil.Rachel Mcadams kasabanın kaşarı gibi biraz.Ama İngiliz aksanı eksik kalmış.Jude Law abisinden ders alaymış keşke.Herşeye rağmen güzel film olmuş.Olmuş da Sherlock'un sinema filmi de film gibi izlenmez ki zaten.Onu perdenin karşısında roman gibi okursun.Ben bu zamanda asıl bir televizyon dizisi bekliyorum ki harika olur.Sinek vızıltısı kadar yarım-buçuk mevzudan 13 bölüm dizi çıkaran dizi yapımcıları için Sherlock serisi Süleymanın hazinesi gibi olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder