Çocuktum o zamanlar.Sekiz bilemedin dokuz yaşlarındayım falan.Bir kiracımız vardı,Arif abi.Adalar belediyesinde temizlik işcisi olarak çalışırdı.En kaba tabiriyle çöpçüydü yani anlayacağınız.Ama ne güzel abimizdi Arif abi.Özellikle kış günleri sırtında bir çuvalla gelirdi ev yorgunluktan çökmüş halde.O çuvalın içinde dergiler,kitaplar,karton parçaları vs kağıt namına ne ararsan bulunurdu.Eve iş getirme manyaklığından değil elbet.Soba tutuşturmak için katlanırdı onca zahmete.Adalar niree Çamlıca nire be kardeş.Benim o yıllarda en büyük eğlencem Arif abinin getirdiği o çuvalları karıştırmaktı.Neler çıkmazdıki içinden.En terbiyesizinden erotik dergiler mesela.Libido denen mahlukatın yavaş yavaş uyanmaya başladığı o yıllarda bu dergiler bir nevi viagra etkisi yapardı.Mahalledeki akranlarım Playboy'un,Penthouse'ın,Hustler'ın daha adını bilmezken,bu dergilerin seksenli yıllarda yayınlanmış hemen hemen bütün sayıları bende mevcuttu.Pamela Anderson ve muadillerini o dergilerden tanıdı bu kardeşiniz.Neyse fazla detaya girmeyelim,o mevzu çok uzun çünkü.
Sadece cinsel gelişimime katkısı olmadı Arif abinin çuvalının.O çuvaldan neler çıkmazdıki dedim ya.Namık Kema'lin sadece bir fıkra kahramanı olmadığını da ondan öğrendim.Bugün gibi aklımdadır üstadın Vatan yahut Silistre kitabını çuvalda buluşum.Koyu mavi bir kapağı vardı.Üstünde de Marxvari çekilmiş bir fotoğrafı.Bir solukta okumuştum o kitabı.Okuduktan sonra kitabı ilkokul öğretmenime götürmem ve ondan koca bir "aferin" almam okumanın iyi bir şey olduğunu ispatlamıştı bana.Namık Kemal'i başka kitaplar izledi ilerleyen yıllarda.Bana daha sonraları göz sağlığıma malolacak okuma manyaklığı da o çuvaldan miras kalmıştır denebilir.
Çuvalın üzerimdeki etkisi bu kadarla kalmadı elbette.Bir diğer hastalığım Maradona ve Napoli sevgisi de çuvaldan mirastır bana.Yine bir gün çuvalı karıştırırken klasöre benzer kalınca bir şey daha buldum.Ben o klasörü kaybedeli (ah nerde ve ne zaman bir bilsem) yıllar oldu ama bugünkü tahminim şu albüm veya almanak tarzı şeylerden biriydi.Ve tamamı Maradona,Napoli ve Arjantin milli takımına ayrılmış bir kağıt yığını.Aklımda capcanlı olarak kalmış bir resim mesela.Diego ve Caniggia yanyana klasik mavi-beyaz çubuklu Arjantin formasıyla.Napoli'nin o dönemki takım posteri sonra.Maradona çocukluğumuzun bilinmeyen bir ismi değildi oysa.Tek kanala mahkum ama futbola ölesiye bağlı kenar mahalle çocukları olarak sabah akşam mahalle maçı yapardık ya sokakta ya da boş bir arsada.Mahalle maçı dediysem bizim sokakla karşıdaki sokak kapışırdık.Adı da olurdu mahalle maçı.İşte o çakma mahalle maçlarında top ayağımızdayken o dönemki futbolculardan biri olurduk herbirimiz.Kimimiz Feyyaz,kimimiz Rıdvan,Tanju,Uğur vs..Ve biraz da tek kanal futbolundan öğrendiğimiz ecnebi futbolcular.Ge sini uzatarak Rummenige,Aygüntoyler diye çağrılan Augenthaler ve tabiki Maradona.Ama onun adı söylendiğinde hemen peşinden tekrarlanan bir kafiyesi vardı."Maradona sıçtı dooonaa".O yüzden kimse Maradona olmak istemezdi.Çuvaldan sonra başlayan Maradona,Napoli ve Arjantin merakından sonra ben donuma sıçmış olmayı bile kabullenip Maradona olurdum her maç.Kavgalar ettim sonraları bu adam yüzünden.94'de dopingden ceza aldığında küfür eden bir arkadaşımla "sen Maradona'ya nasıl küfür edersin" diye yumruk yumruğa girdik.Maradona'nın futbolu bitti ama Napoli devam etti yıllarca.Seri A ya çıkmasını en az bir Napolitan kadar heyecanla bekledim.Çıktı sonunda ama eski tadı yok artık.San Paolo'nun o full dolu olduğu zamanlarda ki ihtişamını seyretmek bile güzel.
Yazının sonunu bağlayalım.Edebiyatçı olsam bir çuval tanıdım hayatım değişti derdim.Ya da çuval deyip geçmeyin.Onunda bir bildiği vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder