Nouma'nın Beşiktaş'a ikinci kez geldiği sene.Arkadaşlarla semtte buluşacağız.Buluşma yerimiz de tabiki Kazan.Kapıda simit ve kolayla kayıntı yapıyorum ufaktan.Bir hareketlenme oldu.Baktım Nouma geliyor.Üçüncü bacağını sallaya sallaya.Etraftan Noumaaa diye bağıranlar,laf atanlar falan.Adam girdi içeri,ben de peşinden tabii.Asıl kıyamet içeri girince koptu.Bizimki bir gaza geldi,herkese benden bira diye bağırdı.Bu sefer ilkinden daha büyük bir gürültü koptu.Aslanım,kaplanım,kartalım,yaşa,varol,bravo,adamımsın sesleri arasından usulca sıvıştım mekandan.İçimden bildiğim bütün küfürleri sıralayarak.Bizim taraftarda ki Nouma sevgisinin kutu denilen o yerden yayılmasıyla,bu adamın sık sık Kazan'da görülmesi arasında bir bağ olduğunu anladığım gün ise hem Nouma'ya hemde o gruba olan nefretim bir kat daha arttı.Aidiyet duyguları Beşiktaşıma değilde,çıkarcı,menfaatçi,serseri tayfası o gruba olanlarla aynı renklere aşık olmanın utancı da.
Bugün anladım ki bahsettiğim o grup o kadar küçük değilmiş.Sayıları onbinleri bulmuş.Canımdan çok sevdiğim Beşiktaşımın parasıyla transfer yapıp caka satan adam bozuntusuna,uçur bizi,şımart bizi,domalt bizi diye bağıran,pankart açan o kadar çok mahluk varmış ki ne kadar bağırırsam bağırayım,yırtınırsam yırtınayım,bunların yanında sinek vızıltısı gibi kalacağını anladım.Yarını olmayan ülkenin vatansever vatandaşları diye bir kitap yazsalardı romanda kaç karakter olurdu acaba?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder